Atilla Anlı:
Firmaların verdiği hiçbir sertifikayı muteber görmüyorum!

55 yıllık duayen mücevherci, ‘Atilla Karat’ markasının kurucusu Atilla Anlı, İKOHABER.COM ve Gold News dergisine pırlanta piyasası, CVD ve sertifikalar konularında önemli açıklamalar yaptı. Altın ve pırlantada yüzde 80-90 indirim ve taksitin eşyanın ruhuna aykırı olduğunu belirten Anlı, firmaların verdiği sertifikaları muteber görmediğini, GLT Laboratuvarı’nın analizlerde çok daha adaletli/tarafsız kararlar verdiğini söyledi.

 

Röportaj/fotoğraflar: Nesim AKIN

 

Mesleğe ilk başladığınız dönem ile bugün arasında fark var mı?
1960-1970’li yıllarda her şey bambaşkaydı.  Evet, sıkıntılar vardı. Her zamanki gibi çürük elmalar olur; ama esnaf bugünlerden çok daha dürüsttü. Mücevheratın bir saygınlığı vardı. Bugün sektörün saygınlığı kalmadı. Bir alana, bir hediye mücevher olur mu? Yok, yüzde 80 indirim, yok 15 ay taksitle. Altının, elmas ve pırlantanın taksiti olmaz. Yüzde 80-90 indirim diye bir kaideyi biz duymamıştık. Tv ve medyadaki reklamlara itibar etmediğim gibi sektör adına çok üzülüyorum. Mesleğimiz, bu değildir, kuyumcu muteberdir, değerdir. Kuyumcular, eskiden bir banka işlevi görüyordu. İnsanlar güvenip itibar gösterirdi kuyumcuya. Almanya’daki gurbetçi gelir, markları verir ne istiyorsanız onu verin derdi bize. Parasını bize bırakıp gidebiliyordu. Şimdi kimin ne olduğu, inanın meçhul.

 

Peki, ne oldu da sektör bu hale geldi?
Küçük firmalar, büyümeyi çok talep etti. Bir- iki büyük firmayı örnek alarak onları geçmek ve sollamak istedi. Böylece, sektörde ben ön plana çıkayım gibi hatalı bir yarışa girdiler. Sektör tarihimizde sertifika diye bir şey yoktu. Sertifika demek söz ve itibardı, garantiydi. Şimdi öyle bir kaide yok. Bugün, sertifika deniliyor, hangi sertifikadan bahsediyoruz. Hiçbiri muteber değildir. Ben hiçbir firmanın verdiği sertifikayı, Atilla Karat’ı da içine katıyorum, muteber görmüyorum. Çünkü, her sertifikanın başına bir Atilla Anlı’nın oturup bakacak hali yok. Eskiden altında çok filmler dönüyordu.  Eksik ayar altınlar, en çok 1980-90’lı yıllarda satıldı. Milletin jumbo çatal ve kaşıklarını eritip beyaz altın diye halka satıldı. Elmas ve pırlantada da hakeza. O elmasların ayarları 6,4 ve 3 ayar. İnsan, Allah’tan korkar. O beyazlara o yıllarda verilen paralarla herkes iki tarla ve üç arsa alırdı. Altın, bugün nispeten yüzde 90 kadar muteber gidiyor. Ama mücevheratta durum çok facia.

 

Peki, sektörün sağlıklı büyümesi için nasıl önlem alabiliriz?
Darphane ile birlikte ortak çalışmalarımız var.  Benim çok ağır kurallarım var. Onları söylersem sektörün; artık kapatması lazım. Bir bakayım izleyeyim sektör ne yapmak istiyor! Yoksa bu işin çaresi ve dermanı çok kolaydır. Dermanı benden başlatırım, o ilacı da zehirse de önce bana içirin. Çok yapılması gerekenler var.

 

İstanbul Kuyumcular Odası’nın çalışmaları hakkında neler söylemek istersiniz?
Oda, sektörden gerekli desteği göremiyor. Odamız, daha iyi bir konumda olmalıydı. Açık söylüyorum ‘Odamız’,  kesinlikle istikrarlı, güçlü ve değer/itibar gören bir Kuyumcular Odası olması gerekiyor. Bunu da; ancak sektördeki duyarlı insanlar birlikteliğiyle yapabiliriz. Odamız, tereddüt etmeden kararlar alacak ve hiç kimsenin gözünün yaşına bakmayacak. O kararları alırsa çok güçlü olur ve ‘Oda’ canlanır.

 

GLT Laboratuvarı ile ilgili neler söylemek isterseniz?
Doğruları söylemek gerekiyor, bugün Türkiye’de en istikrarlı, en verimli netice veren sertifikayı Kuyumcular Odası’ndaki GLT Laboratuvarı veriyor. Bunu çekinmeden rahatlıkla söylerim. Yok Belçika’dan,  Hindistan ve Amerika’dan geldi, hiçbirine inanmıyorum. Hiçbirinin sertifikası da benim için muteber değildir. Laboratuvarınızda çok taşlar analiz ettim. Bazı sertifikalardan çok üstünler benim için. Kuyumcular Odası’nın laboratuvarı analizlerde çok daha adaletli hareket ediyor.

 

Yurt dışında mücevherat piyasası nasıl düzenleniyor ve denetleniyor?
Önce ahlakı düzeltmemiz gerekiyor. Caydırıcı ağır cezaların getirilmesi şart. Örneğin; Yurt dışında ceza yok. Yurt dışında firmalar, Allah’tan korkar, bir kere düşünür ben ne yapıyorum. Eğer şirketimin geleceğini düşünüyorsam bunları yapmamam lazım. Burada bazı şeyler konuşulursa sektör büyük zarar görür. Konuşurum hiç çekinmem; ama sektör çok zarar görür. Önce kendi içimizde oturup konuşacağız. Çözülürse iyi, çözülmezse kötü olur. Bazı şeylerin fiyatı bellidir. Nasıl altının fiyatı belli ise tektaşın da bellidir. A firmasında 30, B firmasında ise 50 bin dolar olamaz. Buna ‘Dur’ denilmelidir. Müşteri, her zaman haklıdır. Kimden isterse alışveriş yapabilir. Ama, böyle bir ahlaksızlığı yapmak hiç doğru değildir. Kadın diyor ki; ‘Beyefendi çıktım alyans alacağım. 10 yerde 10 ayrı fiyat.’ Bu, çok kötü bir şeydir. Artık, 8 ayar montür yapmaya başladılar. Bu kadar büyük bir rezillik. Yüzükte 90 santim taş var diye yazıyor. Bir taş koymuş ortaya, yanlarına 40 santim küçük insanların kafasını karıştırıyor.  İnsanlar, orta ve yan taşları şu kadar büyüklükte şeklinde aydınlatılmalıdır.

 

Son zamanlarda piyasada çok konuşulan CVD taşlar ile ilgili neler söylemek istersiniz?
CVD, (Chemical Vapor Deposition/Laboratuvar Ortamında Üretilen Sentetik Pırlanta)/ aslında 20-25 yıllık bir konu. Ama, balon şimdi patladı. Türkiye’de pırlantadan kaç kişi anlar, yorum, yapamam, konuşamam. Çok anlayan kişi de yoktur.  Ama, CVD’yi ayıracak ne bir göz, lup, ne de ufak mikroskop vardır. Çok ayrı bir dünya. Yıllardan beri CVD satıldı, tüketici burada çok mağdur. Hele Akdeniz ve sahil bölgeleri… Bir müşteri; ‘Bin 500 dolara 1 karat pırlanta aldım’ dedi. Bu tür şeyleri duyunca üzülüyorum. Bazı ahlaksız laboratuvarlar, CVD yazıyor, tamam Lab Diamond yazıyor tamam. Ama, CVD ibaresini sertifikanın en altında köşesinde küçücük yazıyor. Şimdi Ayşe Hanım, Ahmet Bey, ne anlar CVD’nin ne olduğunu…  Sertifikanın en üst köşesinde ‘CVD LAB DİAMOND’ ya da  ‘LABORATUVAR ORTAMINDA ÜRETİLEN TAŞ’ ibaresi mutlaka yer almalıdır. Kenarına köşesine yazıyorlar çok kişi de bunu pırlanta biliyor. Büyük bir namussuzluk ve ahlaksızlık bu. Bunların çoğunu ülkemizde satıyoruz. Türkiye’de 85 milyon kişi, İngilizce’yi biliyor ve anlıyor mu?

Yetkili Ayarevi’niz olmasına rağmen ürünlerinizi analiz için neden Kuyumcular Odası’na gönderiyorsunuz?
Biz firma olarak halen ithal ettiğimiz malları, ne getirdiğimizi bilsinler diye hem Borsa’ya hem de İstanbul Kuyumcular Odası’nın Laboratuvarı’na gönderiyorum. Kendi Yetkili Ayarevi’mizde bakıp da yazabilirdim. Ama, işin doğrusunu yaparak herhangi bir tarihte bir sıkıntı olduğunda rahatlıkla getirdiğim ürünüm Borsa, Kuyumcular Odası veya Darphaneden geçti diyebiliyorum. Sektör olarak Darphane’ye destek vererek önünü açmamız lazım. Sektörümüz için çok önemli Darphane. Eskiden Darphane kanalı ile altınlar damgalanırdı. Tüm 22 ayar bileziklerde TC Darphane damgası vardı.

#INSTAGRAM'DA BİZİ TAKİP EDİN