Banner-Sterilisa
iko-store
Gümüş eşya ustalarına ‘Devlet Sanatçısı’ ünvanı verilmeli!

Piyasada ‘Kennedy Usta’ lakabıyla bilinen, deneyimli gümüş eşya ustası Kenan Kızılkaya, mesleğin yüzük taşı olarak nitelendirdiği ve sayıları gittikçe azalan ustalara teşvik amacıyla İstanbul Kuyumcular Odası Yönetimi’nin girişimleri ile ‘Devlet Sanatçısı’  ünvanı verilmesi çağrısında bulundu.

Nesim AKIN
 

Gümüş eşya mesleği, ilk yaptınız iş miydi?
Evet. Mesleğe 1976 yılında Samuel Usta’nın yanında çırak olarak başladım. Tesviye ve kaynakta 1985 yılına kadar çıraklık ve kalfalık yaptım. 23 yaşında Kalcılar Han üst katında en genç atölye açanlardan biri oldum. Perakende dükkanım halen Kalcılar Han’da. Yaldızlı Han’a 1991 yılında geçtim.


Gümüş eşyacı olmasaydınız ne olmak isterdiniz?
Felsefeye çok meraklıyım. Felsefe üzerine okumak isterdim.

Kennedy Silver firmasını ne zaman kurdunuz?
1985’de Kennedy ismi ile firmamı kurdum. Adım; Kenan, soyadım ise Kızılkaya. Ayrıca, piyasada ustalarımız, Kennedy öldüğü gün doğduğumdan ‘Kennedy’ lakabını verdiler. Biz de firmaya akılda kalıcı olduğundan Kennedy adını koyduk.

Gümüş obje ürün yelpazenizde hangi ürünler var?
Kennedy Silver olarak daha çok teknik işlerin peşindeyiz. Yapılmayanı yaparım demem. Ama, birisi ürünü çok dolaştırdık, Amerika ile İtalya’ya gittik, Memet ve Agop’a uğradık, bir türlü olmuyor der ise bir de ben göreyim derim. Elimi attığım yapamayacağım bir iş varsa yapamam derim. Ama, elimi attığım bir işte de çok zorlanmışımdır, keşke almasaydım demişimdir. Ama, sonunda yapmışımdır.

Kennedy Silver markasını piyasada öne çıkaran en ayırt edici objeniz hangisidir?
Bir ürünün üstünde çok detay varsa sadece gözün senin ürüne değil de ya şunun şurasını da nasıl giydirmiş şuraya diyorsa birisi, enteresan, biraz daha farklı dendiğinde ‘Kennedy’ akla geliyor.

Piyasada tercih edilen malların yanı sıra özel sipariş objeler de çalışıyorsunuz. En son üzerinde çalıştığınız özel bir sipariş var mı?
Bugüne kadar çok özel ürün yaptım. Yurt içi ve yurt dışından teklifler alıyorum. Elimde Suudi Arabistan’dan iki camii işi var. 40 santim boyutunda birebir minyatürünü yapıyorum. Vakit veriyorlarsa sıcak bakıyorum bu tür siparişlere... Yapabiliyorsan süreni verirsin ve o sürede ürünün eksiksiz hazırlayarak teslim edersin. Bizim için önemli olan ürünle ilgili gelen içten, samimi teşekkürler. Müşterilerimden teşekkürü yazılı olarak istiyorum. Teşekkür, kafidir geriye dönüp de asla bakmam. Çünkü, takılı kaldığınızda kendinizi ileriye atamazsınız.

Gümüş eşya sektörünün bugününü ve geleceğini nasıl görüyorsunuz?
İlk yıllarda farkında değildik, tüm ustalar her hafta dükkanlarında çarklarını döndürüyordu. 1990’lı yıllarda bankaların hediye gümüş eşya alımında promosyonu kaldırdılar.  Gümüş objeyi hediye olarak aldıklarında masraftan düşüremedikleri için ciddi bir geriye düşüş oldu. Takip eden 3-4 yıl ustalarımız biraz çırpındı. Ve 30-50 esnafımız mesleği bırakmak zorunda kaldı. Bu bir kırılma noktası oldu. Eskiden gümüşün çok alternatifi olarak sadece kristal vardı. Sonrasında Çin’den farklı objeler gelmeye başladı. Gümüş fiyatlarındaki artış da sürece eşlik edince biraz daha işler gerilemeye başladı. Alman gümüşü, kaplama işleri, bir nebze piyasaya nefes aldırsa da o da belli bir yerde durdu. En önemlisi gümüş obje kullanan sofra kültürü yok oldu. Her ülkenin zengin kitlesi var. Yüzde 1 bile bizi çalıştırmaya yeter. Gümüş eşya, çok büyük bir sektör değil, toplasan 300-500 kişiyiz. Dükkancıları ayırsan 60-70 atölye ile dönüyoruz. Bugün 4 kg çay takımına kim 150-200 bin verecek! Verse bile insanlar; artık ev yemeği yerine dışarıda yemeği tercih ediyor. Gümüş şamdanı, çatal bıçak takımını kaşığı ve peçeteliği ve şeker maşasını ve tuzluğu nerede kullanacak! Yeni nesil de parayı bu tür objelere vereceğine tatilde harcamayı tercih ediyor.

Gümüş objecilerin ihracat ve iç pazar satışları nasıl?
Dünyada gümüş eşyaya en çok talep Yahudi pazarından geliyor. Amerika ve bazı Avrupa ülkeleri de gümüş objelere ilgi gösteriyor. Şu anda İsrail pazarı kapalı olduğu için daha çok Amerika’ya gönderiyoruz. İç piyasada sadece Gazianteplilerin gümüş ile alakalı güzel bir kültürü var. Keşke tüm illerimiz onların 10’da biri olsa bugün bizi ayakta tutardı. Gümüş eşyanın ihracatta ise önünün açık olduğunu düşünüyorum. Bugün, bant usulü çalışan işletmelerde, çok büyük bir ihtimal ile 100 kişi çalışıyorsa 60-70’i bu piyasadan giden ustalar. Bu nedenle çok iyi ustalar, ortada yok. Orada da yine sayılı ustalarımız var. Firmalardaki ustaların yaş ortalamaları biraz yüksek. Piyasanın sütunları onlar, bu nedenle çok değerliler. Belki bu ustalarımız, 10 yıl sonra da elini ayağını oradan çekecek. Çektikten sonra da fabrikaların şöyle bir derdi yok; sanatsal olarak nasıl obje çıkartayım! Bant sisteminde çalışıyorlar. Kaynakçı sadece kaynağı, tesviyeci sadece tesviyeyi, sıvamacı sadece sıvamayı yapıyor. Uzmanlaşmada eksik kalıyorlar, daha çok seri mal çıkarmanın peşindeler. Hanlar bölgesindeki ustalar ise hem birçok branşta ehil olmanın yanı sıra yeni ustalar da yetiştirebiliyor.

Sektör olarak dünyada iyi bir noktada mıyız?
Kennedy Silver olarak en son İtalya MACEF Fuarı’na 17 yıl önce katıldım. Eskiden yer almadığı için iş yaptığımız İtalya Gümüş Eşyacılar Odası Başkanının referansıyla fuara katılmıştım ve 5-10 kez stand açtım. Aradan geçen 10 yıl sonra bana da stand krokileri gelmeye başladı. Bakıyorsunuz bir yıl sonra daha güzel yer vermeye başlıyorlar. Sonra bakıyorsunuz bu işte 3-5 baba varsa onların yanına vermeye çalışıyorlar. Bence bu olgu, Kennedy Silver’in ne kadar büyüdüğünü değil, gümüş eşya pazarının ne kadar küçüldüğünü gösteriyor. Bu işin ana kalbi orası. İtalya’nın tasarımda ve fuarcılıkta öncülükleri var. Bizim de sanatımız var. İtalya’da birçok fabrika kapandı. 3-4 tanesinin sistemlerini incelemek üzere ben görmeye gittim. Hala usta olarak çalışanlar var. Piyasanın; artık lokomotifi değiller. Maliyetlerinden dolayı olma şansları da yok. Gümüş obje konusunda İsrail, iyi bir pazardı. Ancak, imalat kısmında da birçok firmaya ülkemize geldi. Ne kadar maliyet cazip görülse de bir ülkeye sadece maliyet için gitmezsin. Yüzde 70 sanatımızdan yüzde 30 oranında ise uygun maliyetlerimiz yüzünden geldiler.

Peki, biz şu anda bu sanatımızı muhafaza edebiliyor muyuz?
Seri üretim yapan atölyelerdeki ustalarımızın yaşları geçti. Bu işletmelerin de dur ben bir kakmacı İnceyan ya da Hüseyin Azmi Baykal yetiştireyim gibi bir derdi yok. Peki, 15 yıl sonra sanatsal olarak nerede olacağız? sorusu çok önemlidir. İleride vergi sistemleri değişir ve asgari ücret artar da maliyet avantajı kalkarsa buranın cazibesi kalmayabilir. Çünkü, sanatsal olarak artık bir şey ile doymayacaklar. Keşke, biz onları sanatsal olarak doyurabilsek! Bu nedenle Kapalıçarşı Hanlar Bölgesi, mesleğimizin geleceği için çok önemlidir.

Bu kadim mesleği geleceğe taşımak amacıyla neler yapılabilir?
Ustalarımız, bugün tıpkı zarif bir çiçek gibi rüzgarda sallanıyor, ayakta durmaya çalışıyor. Bireysel olarak bizim, Kuyumcular Odası’nın ve GESAD’ın yapabilecekleri sınırlıdır. İKO’da şu anda Mustafa Abi gibi bir şansımız var. En azından derdimizi anlattığımız da sorunlarımızla dertleniyor. Ayrıca, yönetimde Garbis arkadaşımız var. GESAD Şahin Başkanımız da ilgileniyor. Kendimizi anlatabilirsek Mustafa Abi, elinden geleni mutlaka yapmaya çalışır. Biliyorsunuz, meslekte 3-5 arkadaşımız, bireysel başvuruyla Kültür Bakanlığı’ndan ‘Devlet Sanatçısı’ ünvanı aldı. Biz, burada ihracatçı, mağaza sahibi, üretici olan 3-5 kişi çalıştıranlardan bahsetmiyoruz. Tek başına çalışan, bu sanatın yüzük taşı sayılabilecek, yaptığı işi dünyada yapabilecek kabiliyette eşi benzeri olmayan ustalarımızı koruma altına almalıyız. İşte, İstanbul Kuyumcular Odası Yönetimi ve değerli başkanımız Mustafa Abi öncülüğünde 20-30’u geçmeyen bu ustalarımıza toplu bir başvuruyla Kültür Bakanlığı’ndan ‘Devlet Sanatçısı’ kimliği, ünvanı alabilirsek en azından onları onure etmiş ve destek vermiş oluruz. Böylece, bu değerlerimizi koruma altına almış oluruz. Bu ustalarımız, devlet sanatçı kimliği ile en azından vergiden muaf olur ve bu geçiş döneminde piyasada kalır. Hiç unutmam. İtalya Fuarı’nda vitrine Bektaşı sürahi koymuştum. Karşımda büyük bir firma sahibi gidiyor, geliyor yalamaya bakıyor. Yalamayı Güngör Usta’ya çektirmiştim. Firma sahibi; “Yalamayı nasıl çektin, pres; ama kaynak yeri yok”. dedi. Ben de bu yalama dedim. İstersen, bir sürahi ver, fuardan sonra kaynak yerine bakayım. Fuardan sonra iki günde Güngör’e çektirdim, götürdüm. Adam, inanılır gibi bir yalama değil. Bu yalamayı çekebilecek dünyada başka kalem yok.  İşte, bu ülke bu değeri kaybetti. Benim bahsettiğim ustalar bunlar...